NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
151 - (602) حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة
وعمرو الناقد
وزهير بن حرب.
قالوا: حدثنا
سفيان بن
عيينة عن الزهري،
عن سعيد، عن
أبي هريرة، عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم. ح قال:
وحدثني محمد
بن جعفر بن
زياد. أخبرنا
إبراهيم (يعني
ابن سعد) عن
الزهري، عن
سعيد وأبي
سلمة، عن أبي
هريرة، عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم. ح قال:
وحدثني حرملة
بن يحيى
(واللفظ له)
أخبرنا ابن
وهب. أخبرني
يونس عن ابن
شهاب. قال:
أخبرني أبو
سلمة بن
عبدالرحمن؛
أن أبا هريرة
قال:
سمعت
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم يقول:
"إذا أقيمت
الصلاة فلا
تأتوها تسعون.
وأتوها تمشون.
وعليكم
السكينة. فما
أدركتم فصلوا.
وما فاتكم
فأتموا".
[ش
(تسعون) يقال:
سعيت في كذا
وإلى كذا، إذا
ذهبت إليه
وعملت فيه.
ومنه قوله
تعالى: وأن
ليس للإنسان
إلا ما سعى.
والمراد بقول
الله تعالى:
فاسعوا إلى
ذكر الله، الذهاب.
(وعليكم
السكينة) قال
العلماء:
والحكمة في
إتيانها
بسكينة
والنهى عن
السعي، أن
الذاهب إلى
صلاة عامد في
تحصيلها
ومتوصل إليها.
فينبغي أن
يكون متأدبا
بآدابها وعلى
أكمل الأحوال].
{151}
Bize Ebu Bekir b. Ebî
Şeybe ile Amrü'n-Nâkıd ve Züheyr b. Harb rivayet ettiler. Dedilerki: Bize
Süfyân b. Uyeyne, Zührî'den, o da Saîd'den, o da Ebu Hureyre'den, o da Nebi
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den naklen rivayet etti. H.
Bana Muhammed b. Cafer
İbni Ziyâd da rivayet etti. (Dediki): Bize İbrahim (yâni îbni Sa'd) Zührî'den,
o da Saîd ile Ebu Seleme'den, onlar da Ebu Hureyre'den, o da Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)'den naklen haber verdi. H.
Bana Harmeletü'bnü Yahya
dahî rivayet etti. Lâfız onundur. (Dediki): Bize îbni Vehb haber verdi
(Dediki): Bana Yûnus, İbni Şihab'dan naklen haber verdi. Demişki. Bana Ebu
Selemetü'bnü Abdirrahmân haber verdiki, Ebu Hureyre şöyle demiş:
Ben, Resulullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i:
«Namaza ikaamet
getirildiği vakit ona koşarak gelmeyin, yürüyerek gelin! Sükûneti iltizâm edin,
yetişebildiğiniz kadarını (İmamla) kılın; yetişemediğinizi (kendiniz)
tamamlayın!» buyururken işitdim.
152 - (602) حدثنا
يحيى بن أيوب
وقتيبة بن
سعيد وابن حجر
عن إسماعيل بن
جعفر. قال ابن
أيوب: حدثنا
إسماعيل.
أخبرني
العلاء عن
أبيه، عن أبي
هريرة؛ أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قال:
"إذا
ثوب للصلاة
فلا تأتوها
وأنتم تسعون.
وأتوها
وعليكم
السكينة. فما
أدركتم فصلوا.
وما فاتكم
فأتموا. فإن
أحدكم إذا كان
يعمد إلى
الصلاة فهو في
صلاة".
{152}
Bize Yahya b. Eyyûb ile
Kuteybetü'bnü Saîd ve İbni Hucr, İsmail b. Ca'fer'den rivayet ettiler. İbni
Eyyûb Dediki: Bize İsmail rivayet etti. (Dediki) : Bana Alâ', babasından, o da
Ebu Hureyre'den naklen haber verdiki: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
;
«Namaz için ikaamet
getirildiği vakit ona koşarak gelmeyin; sükûneti İltizâm ederek gelin.
Yetişebildiğiniz! (İmamla) kılın, yetişemediğinizi de (kendiniz) tamamlayın!
Çünkü sizden bîriniz namaz maksadıyla yola çıkarsa namazda sayılır.» buyurmuşlar.
153 - (602) حدثنا
محمد بن رافع.
حدثنا
عبدالرزاق.
حدثنا معمر عن
همام بن منبه.
قال: هذا ما
حدثنا أبو هريرة
عن رسول الله
صلى الله عليه
وسلم. فذكر
أحاديث منها.
وقال رسول
الله صلى الله
عليه وسلم:
"إذا
نودي بالصلاة
فأتوها وأنتم
تمشون. وعليكم
السكينة. فما
أدركتم فصلوا
وما فاتكم
فأتموا".
{153}
Bize Muhammed b. Râfi'
rivayet etti. (Dediki): Bize Abdürrazzâk rivayet etti. (Dediki) : Bize Ma'mer,
Hemmâm b. Münebbih'den naklen rivayet etti. Henamâm: Ebu Hureyre'nin,
Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den bize rivayet ettikleri şunlardır,
diyerek bir takım hadîsler zikretmiş; ezcümle: Resulullah (SalIallahu Aleyhi ve
Sellem):
«Namaza nida olunduğu
vakit ona yürüyerek gelin; sükûneti iltizâm edin! Yetişebildiğiniz kadarını
(imamla) kılın, yetişemediğinizi de (kendiniz) tamamlayın!» buyurdular;
demişdir.
154 - (602) حدثنا
قتيبة بن
سعيد. حدثنا
الفضيل (يعني
ابن عياض) عن
هشام. ح قال
وحدثني زهير
بن حرب (واللفظ
له) حدثنا
إسماعيل بن
إبراهيم.
حدثنا هشام بن
حسان عن محمد
بن سيرين، عن
أبي هريرة؛
قال:
قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم "إذا ثوب
بالصلاة فلا
يسع إليها
أحدكم. ولكن
ليمش وعليه
السكينة
والوقار. صل
ما أدركت واقض
ما سبقك".
[ش
(إذا ثوب
بالصلاة)
معناه أقيمت.
وسميت الإقامة
تثويبا لأنها
دعاء إلى
الصلاة بعد
الدعاء بالأذان.
من قولهم: ثاب
إذا رجع.
(السكينة والوقار)
قيل: هما
بمعنى. وجمع
بينهما
تأكيدا.
والظاهر أن
بينهما فرقا.
وأن السكينة
التأني في
الحركات
واجتناب
العبث، ونحو
ذلك. والوقار،
في الهيئة وغض
البصر وخفض
الصوت
والإقبال على
طريقه بغير
التفات، ونحو
ذلك. (واقض ما
سبقك) المراد
بالقضاء
الفعل. لا القضاء
المصطلح عليه
عند الفقهاء.
ومنه قوله
تعالى: فقضاهن
سبع سماوات،
وقوله تعالى:
فإذا قضيتم
مناسككم،
وقوله تعالى:
فإذا قضيت
الصلاة،
ويقال: قضيت
حق فلان.
ومعنى
الجميع،
الفعل].
{154}
Bize Kuteybetü'bnü Saîd
rivayet etti. (Dediki): Bize Fudayl (yani İbni İyâd) Hişam'dan rivayet etti. H.
Bana Züheyr b. Harb'da
rivayet etti. Lâfız onundur. (Dediki) : Bize İsmail b. İbrahim rivayet etti.
(Dediki) : Bize Hişâm b. Hassan, Muhammed b. Sîrin'den, o da Ebu Hureyre'den
naklen rivayet etti. Ebu Hureyre şöyle demiş: Resulullah (Salla!lahu Aleyhi ve
Sellem) :
«Namaza ikaamet
getirildiği vakit ona hiç biriniz koşmasın! lâkin sükûnet ve vak'ârı muhafaza
ederek yürüsün. Erişebildiğini.(imamla) kıl, yetişemediğini de kaza et!»
buyurdular.
İzah:
Bu hadîsi Buhârî «Ezan»
ve «Cum'â» bahislerinde tahrîc etmişdir. Hadîs Tirmizî 'nin «Sünen» inde dahî
mevcûddur.
Namaza ikaamet
getirilirken koşarak ona yetişmeye çalıgmakdan nehî buyurulması, sâir hâllerde
koşarak gitmenin evleviyyetle yasak olduğunu bildirmek içindir. Çünkü ikaamet
getirilirken koşmak namazın bir kısmına yetişememek endîşesi mevcûd olduğu
hâlde yasak edilince böyle bir endîşe melhuz olmadığı zaman evleviyyetle yasak
olur. Bunun hikmeti hakkında ulemâ şunu söylemişlerdir: "Namaza ikaamet
getirilirken koşarak giden kimse yorularak kesilir. Ve namaza bu hâlle girer.
Böyle yorgun ve bitkin bir hâlde kılınan namazda ise beklenilen huşu' hâsıl
olamaz. Fakat namaza vaktinde vakar ve sükûnetle giden kimse mescide ikaametden
önce varacağı için bir parça istirahat bile eder. Bu suretle hiç bir telâş ve
yorgunluk bulunmadan kılınan namaz elbetde huşu' ve huzû' itibâri ile daha
mükemmel olur.
Sekînet ile vakar
kelimeleri bâzılarına göre aynı mânâyadır. Fakat Nevevî'ye göre sekînet
hareketlerinde ağır başlı davranmak, abes sayılan şeylerden kaçınmakdır. Vakaar
ise hey'ette olur. Meselâ: bakınmamak, bağıra bağıra konuşmamak vakardan
ma'dûddurlar.
Buradaki rivayetlerin
hepsinde mescide koşa koşa gitmek yasak edilmektedir. Hâlbuki Teâlâ Hazretleri
Cum'â namazı hakkında «Allah'ın zikrine koşun...» buyurmuştur. Ancak hadîs ile
âyetteki koşmak tâbirleri ayrı ayrı mânâlarda kullanılmışdır. Âyetdeki
koşmakdan murâd yürümek ve gitmekdir. Kasd etmek mânâsına da gelebilir.
Hadîsdeki koşmakdan murâd ise kelimenin hakîkî mânâsıdır. Çünkü koşa koşa
gitmek az yukarıda arzettiğimiz vecîhle namazın huşu' ile kılınmasına mâni'
olur. Binâenaleyh âyetle hadîs arasında mânâ itibariyle bir birine mühâfât
yoktur. Mü'mine yaraşan islâmî terbiye ve âdaba dikkat etmek, en mükemmel ve
mu'teber olan hâlde bulunmakdır. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in :
«Çünkü sizden biriniz
namaz maksadiyle yola çıkarsa artık namazda sayılır.» sözü bütün vakitlere
şâmildir. Gerek bu cümle gerekse:
«Yetişebildiğiniz!
(imamla) kılın; yetişemediğinizi de (kendiniz) tamamlayın!» ifadesiyle
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) namaza koşa koşa gitmenin doğru
olmadığını te'kîd suretiyle tenbîh buyurmuş; koşarak gitmenin yalnız namaza yetişenlere
değil, yetişemeyenlere de yasak olduğunu beyân etmiştir.